Kategorilenmemiş

Karadeniz’de bir karı-koca fotoğrafının öyküsü

Posted on Updated on

Makinayı elimde görünce “bize alaaddinle bir resim çek da” dedi. Bunu içten
söylediğini anladım, Alaaddin eski tip sayılan Karadenizlilerdendi. Hani
bilmeyenleriniz vardır diye tekrarlayayım, sevdiğine “aşkım, bitanem, cicim,
gülüm” demek isteyen ama bunlardan hiç birini hiçbir zaman söyleyemeyen, baş
başa kaldıklarında bile söylemeye kalksa da beceremeyen ve belki “gülünç”
olmaktan  kendini eşinden de sakınmaya çalışan erkek tipi. Bizim teyzeoğlu
Alaaddin..


“Tamam” dedim, söz verdim. Eşine aşık olan bir genç kadın, istiyor ki, nur
topu gibi evlatlarına kocasıyla çekilmiş bir fotoğraflarını bıraksın, ölümlü
dünya..Bir çok düğün ,dernek gezmiş olmalarına rağmen bir araya gelip te yan
yana bir fotoğraf çektirememişler. Aslında Karadenizli genç kadın bunu çok
istemiş olmasına rağmen Alaaddin’in  günümüze göre o biraz eski sayılan
“huy”u veya alışkanlıkları yüzünden bir türlü gerçekleşmemişti. Aile
büyükleri de vardı içerde, onların yanın damı olmalıydı bu fotoğraf diye
düşündüm. Her şeyin açık olmasını, Allah’ın bildiğini kullarından gizlemenin
çok da anlamlı olmadığını düşündüm ve olduğu gibi olayı kendi seyrine
bıraktım. Ben sadece makinamı aldım ve onların yan yana düştüklerinde
fotoğraflarını çekmek istedim.

 Seher ablanın ne olduğunu hala anlayamadığımız(!) Türk kahvesini bahane
edip, o kahve servislerinin yapılması sırasında Alaaddin’in annesinin önünde
eşiyle ilk kez fotoğraflarını çekecektim. Ama sadece Alaaddin’in annesi
Hatun teyze yoktu orda ablası seher ve de onun “hafız abi” dediği, benim de
dayım Ahmet Ali de oradaydı. O da teyze ziyaretine gelmişti. Ama fırsat bu
fırsattı. Kahvelerin(!) servisini yapıyordu genç kadın,  birkaç kare çektim
ama bir yandan da eşine işaretler ediyor ve gönlünün istediği bir poz olsuna
çabaladığını gözlüyordum.olmadı. Onun istediği bir fotoğrafın çekilemediğini
anladım, kahveleri sunumundan.
 Tam o sırada tabi koyu bir sohbette var ortamda. Yurtdışından yeni gelmiş
ve ….………yazının
devamı için tıklayın

Karadeniz’i önce biz gezelim

Posted on Updated on

Tatil, gezi ağabeyimin deyimiyle “kizirlik” benim işim, zaman zaman “keşke
babamın petrol istasyonu olsaydı” diye geçirmişim içimden, kimselere
çaktırmadan, gezmişim yurdumuzun öncelikli gezilebilecek yerlerini. Ama
gitmediğim yerler var, görmediğim ama gitmek istediğim yöreler elbette var
ama Karadeniz, bu bölgeyi önce kendi insanımızın gezmesinden yanayım.
İstiyorum ki, bu bölgede yaşayan herkes, mutlaka gezsin bu bölgeyi adım adım
gezsin, öncelikle gezsin!


Neden durmadan bu “gezsin” ifadesini sık kullanıyorum, bölgemizin kıymetini
bölgemize yabancılar doluştuktan sonra fark etmemiz bize çok şey
kaybettirirde ondan. İstiyorum ki, biz kendi bölgemizi yabancılar rağbet
ediyor diye değil, bu bölgenin yaşayanları olarak gezip, tozmalı, tanımalı
ve bilmeliyiz. Karadenizliyiz ama dikkat edin, kendinizden yola çıkarak
bakın, biraz düşünün sizdebana hak vereceksiniz! Siz mesela, kendi yaylanızın
bulunmadığı hangi vadisine çıktınız ki? Hangi vadiden yukarılara, bilmeden
gittiniz? Var mı gittiğiniz yerler, sayın bakalım hangi vadilere
çıkmışsınız, hangi yaylalardan
geçmişsiniz?
Askerde arkadaşlarım Sumela manastırından söz açıldığında Trabzonlu olduğum
için benden anlatmamı isterlerdi, konuyu değiştirip, kaçamak cevaplarla
geçiştirmenin yollarını arardım. Sonra da dikkat kesilen birileri, “yoksa
sen gitmedin mi Sumela’ya” deyince de sevmediğim halde yalan söylerdim, “yok
gittim, biliyorum” diye ama yalandı! Mahcup olduğumdan yalan söylerdim, el
alem benim memleketimdeki bir değerden söz ederken ben kendi memleketimdeki
değerden habersiz olabilir mi idim! Ama olmuştum, askere bile yabancı
şubeden İstanbul Eminönü askerlik şubesinden gitmiştim çünkü! Memleketime
yabancı büyümüştüm, kültürünün, yerelliğinin farkına askerlik dönüşünden
sonra varabilmeye çalıştım.
(fotograf: Haçka yaylası)
Şimdi bir çok gencimiz var ki askerliğine kadar Trabzon’un dışına çıkmamış
ama.………….yazının
tamamı için tıklayınız